Yüzünde hep gerçeklerin ve günlük rutinin taşan sıkıntısı... Gülüyor mu gülmüyor mu? Belki de gülüyor ama ben kaçırıyorum. İşinden zevk almıyor, kendi işlerinden zevk alan insanlardan da. ' Kurgu değil gerçekler var hayatta ' dedi, ' Yazmak ciddi bir iş değildir ' demeye getirdi. Adam sendeci değilim, egoist de. Sorgulamasını bilirim, özeleştiri yapmasını da. Yeter ki küçüklü büyüklü saldırılara dönüşmesin. Ona hak veriyorum aslında, her gün oturup yazdığımı görüyor, değişik bir dala tutunduğuma şahit oluyor, beni anlamadığını anlıyorum.
Belki çok katı düşünüyorum, bazen de aklımın iplerini tutamayıp kağıdıma döküyorum, ortaya ilginç şeyler çıkıyor. Oysa yazmak sadece bir hobi değil, aynı zamanda bir kaçış benim için... Hayattan ve renklerden zevk almanın bir başka yöntemi... Robotlardan olmadığım için seviniyorum, bir işim var ancak o işe kendimi körü körüne kaptırmıyorum. Bazen görmemek, bakmamak, akışına bırakmak gerekiyor, bazen de yazmak.
Biliyorum, yine gelecek o keyifsiz yüz ifadesiyle, yine sitemler edecek, hatta laflar sokacak bazen de. Yine de kalem ve klavyeye hükmeden ellerim durmayacak. Ona inat değil asla, kendi yolumun doğru olduğunu göstermek amacıyla başkasının yolunun yanlış olduğunu asla iddia etmem. Sadece birazcık saygı, birazcık hoşgörü... İstediğim ve beklediğim...
28 Haziran 2009 Pazar
Metro
Metro sadece yolculuk için kullanılmamalı... Birazcık çevreye bakınca, farklı katmanlardan bir sürü insanın buluşma noktası olduğunu farketmek güç olmaz. Yolculuk yapılacak süre içerisinde, insanların yüzlerinden, sözlerinden, giyimlerinden çok şey çıkartabiliriz, bir nevi gözlem kaynağı olarak değerlendirebiliriz. Denemediyseniz deneyin, elbette biriyle de çok fazla göz göze kalmayın.
24 Haziran 2009 Çarşamba
Kalbin sabahı
Mantığın getirdiği sabahın ilk ışıklarıyla kalbin özlem duyduğu sabahın ilk ışıkları bir değildir. Tarihin başından beri aşk ve mantık arasında bocalayan insanoğlu, her zaman karar vermek, tercih yapmak durumunda kalmıştır. Zorlayan bu tercihler duygular ve içgüdüler ile doruk noktasına ulaşmış, insan düştüğü belirsizlik kuyusunda acı çekmiştir.
Oysa her ruh kendi kalbinin kılavuzluğunda sabaha ulaşmak ister. Kyrallar ve geleneklerin kapattığı kapılardan kılavuzu yoksa geçemez, o kılavuz da iyiyi ümitleyen ve güneş ışığını yudumlamak isteyen kalpten başkası değildir.
Oysa her ruh kendi kalbinin kılavuzluğunda sabaha ulaşmak ister. Kyrallar ve geleneklerin kapattığı kapılardan kılavuzu yoksa geçemez, o kılavuz da iyiyi ümitleyen ve güneş ışığını yudumlamak isteyen kalpten başkası değildir.
22 Haziran 2009 Pazartesi
Detaylar
Eğer insan detaylara aşırı kapılırsa, kararlarını etkileyecek derecede bir önyargıya sahipse, yüzeyde olanları kaçırabilir ve hatalı bir karar vermenin pişmanlığını yaşar. Bazen, nehrin sürüklediği bir yaprağa benzemek yeğdir, hayatın çeşitli kapıları açmasına izin verip herhangi bir müdahalede bulunmamak. Aksi takdirde insan kısa devre yapabilir.
Her güzel şey bitermiş
Teoman' ın Süpriz şarkısında geçer: ' Her güzel şey bitermiş. ' . Sonrasına gelince, aşk nedensiz sevmek olsa da, insan kendi kendine sevince sadece delirebilir.
Kedi erişemediği ciğere mundar dermiş durumu değil bu, ama aşk insanı seçiyormuş, onu anladım. Tutkuyla hayalini kurduğunuz tüm güzel aşklar daha başlamadan bitiyorsa ortada bir sorun vardır ve eğer sevdiğiniz biri sizi sevemiyorsa, sizi seven birini de siz sevemeyebilirsiniz.
Bir kısır döngü var ortada, belki sizden kaynaklı belki de başka bir şeyden... Ama kaynağı ne olursa olsun insanın içindeki aşkı öldürdüğü kesin.
Kedi erişemediği ciğere mundar dermiş durumu değil bu, ama aşk insanı seçiyormuş, onu anladım. Tutkuyla hayalini kurduğunuz tüm güzel aşklar daha başlamadan bitiyorsa ortada bir sorun vardır ve eğer sevdiğiniz biri sizi sevemiyorsa, sizi seven birini de siz sevemeyebilirsiniz.
Bir kısır döngü var ortada, belki sizden kaynaklı belki de başka bir şeyden... Ama kaynağı ne olursa olsun insanın içindeki aşkı öldürdüğü kesin.
21 Haziran 2009 Pazar
Önyargı
Tüm kalıpların ötesinde, çağımızın en büyük hastalıklarından biri önyargıdır. Eğer bir insanı baştan kendi kafanızda biçime sokarsanız, daha sonra elinize geçen bulgular ne olursa olsun, o kişi gözünüzdeki görüntüsünden çok zor kurtulur. Herkese fırsat ve zaman tanınmalı, köprüler baştan atılmamalıdır.
20 Haziran 2009 Cumartesi
...
Kelimeler, cümleler, sabır, güven tükenir ve bazen sessizliğin koynunda buluveririz kendimizi. Oysa her şey ne kadar normal görünmektedir, öyle değil mi? Sevgili parlak güneş yine gökyüzündedir ve bize ' Haydi, dışarı çık, kendin için yaşa ' demektedir. Kendimizi düşünmeden ve başkalarını önemsemeden geçirdiğimiz her gün kayıptır, ruhumuzda yeni bir deliktir. Daha fazla delik açılmaması için zihnimizdeki böcekleri kovalamanın bir yolunu bulmalıyız.
19 Haziran 2009 Cuma
Kaçma vakti
Bu diyarlardan gitmeli... Elbette zamanı geldiğinde, plansız, programsız, sebepsiz, özgür iradeyle gitmeli... Geçmiş ve gelecğin olmadığı buz gibi bir sessizlik içinde, tek tanıdık sesler şarkılar olduğu halde gitme zamanının geldiğini bilmeli... Elbette fazla yük almadan ve nerey gideceğini bilmeden... Çünkü her gidiş aynı zamanda bir dönüştür, bulutlu şehrin havası değişirse geri dönme vakti gelmiştir. Yalancı peygamberler susarsa geri dönme çanları çalar. O zamana dek gurbetlerde koklamalı çiçekleri, duymalı kalplerin atışını...
18 Haziran 2009 Perşembe
Sen gidince bak neler oldu?
Riijkard' ı getirdiği sezonun başında savunmanın aslan yüreği Servet' i gönderen, kendi içinde çelişkilere düşmüş Galatasaray Yönetiminin, savaşçı ve yürekli bir stoper transfer etmemesi durumunda sıklıkla duyacağı nağmeler olacak bunlar. Aşk yönetime değil, Galatasaray' a öyle ki... Yönetimler gider, Galatasaraylılık kalır, bir de tekmeye kafa atan ve Galatasaraylılık ruhunu en iyi biçimde taşıyan Servet gibiler... Kalplerde...
Umut
Umut öyle ilginç bir kelime ki, unut eylemini hatırlatıyor. Bardağın boş - dolu tarafı muhabbetleri, günün küçük canavarları, kahkahalar ve sesizlik... Kalbin her atışında umudun yer kapladığı gerçeği...
Bu gerçeğe inanmak umuda inanmak ile aynı şey mi? Bence değil... Öyle olsaydı küçükken dinlediğimiz masallar gibi pespembe yaşardık hayatı. Ama egoistlerin, kötülerin, seri katillerin, kibirlilerin ve patavatsızların olduğu bir dünyada, umut yalnızca günü geçirmek için alınan bir sakinleştiricidir, değişikliklere yol açmaz.
O sebeptendir ki umuttan yüksek doz alınmamalıdır, yoksa kırılan hayallerle aynı etkiyi verir, güzeller güzeli gider, matematik gibi nefret edilen dersler kariyer yollarını tıkar ve herkes sizi değil geyik muhabbetlerini dinler.
Hayaller mi? Değerler mi? Ciddiyet mi? Parlayan, uzak galaksilerin yıldızlarıdır onlar. Hadi ama, dile düşürmeyelim onları, ölmesinler.
Bu gerçeğe inanmak umuda inanmak ile aynı şey mi? Bence değil... Öyle olsaydı küçükken dinlediğimiz masallar gibi pespembe yaşardık hayatı. Ama egoistlerin, kötülerin, seri katillerin, kibirlilerin ve patavatsızların olduğu bir dünyada, umut yalnızca günü geçirmek için alınan bir sakinleştiricidir, değişikliklere yol açmaz.
O sebeptendir ki umuttan yüksek doz alınmamalıdır, yoksa kırılan hayallerle aynı etkiyi verir, güzeller güzeli gider, matematik gibi nefret edilen dersler kariyer yollarını tıkar ve herkes sizi değil geyik muhabbetlerini dinler.
Hayaller mi? Değerler mi? Ciddiyet mi? Parlayan, uzak galaksilerin yıldızlarıdır onlar. Hadi ama, dile düşürmeyelim onları, ölmesinler.
Hayattan bıkmak
Eğer hayalleriniz gerçekleşmiyor ve başkalarının tavsiyeleriyle yaşamaya devam ediyorsanız, hayat ciddi biçimde sıkıcı ve anlamsız hale gelmeye başlar.
O yüzden kaçıp gitmek ya da ortalarda görünmemek en akıllıcasıdır. Her gün gözünüzün önüne istemediğiniz bir manzara çıkarken, eski duyguların taştığı şeker şey her metroda belirme kapasitesine sahipken başı çevirerek yaşamak hem fiziksel hem de ruhsal sağlığınız açısından sakıncalıdır. O yüzden bazen susup saklanmak en iyisidir.
O yüzden kaçıp gitmek ya da ortalarda görünmemek en akıllıcasıdır. Her gün gözünüzün önüne istemediğiniz bir manzara çıkarken, eski duyguların taştığı şeker şey her metroda belirme kapasitesine sahipken başı çevirerek yaşamak hem fiziksel hem de ruhsal sağlığınız açısından sakıncalıdır. O yüzden bazen susup saklanmak en iyisidir.
İlişki
Bir ilişkiye başlamadan önce geçmiş ve gelecekle ilgili her şeyi bir kenara bırakıp, o an hissedilen duygulara odaklanmak kesinlikle gereklidir. Aksi takdirde ilişki başlamayacağı gibi ondan söz etmenin bir faydası da olmaz.
Eğer rüyalarınızda kırmızılar içinde danseden güzel bir kadın görüyorsanız ve market sırası, yüzme havuzu, metro durağı gibi alakasız bir yerde onunla karşılaşmayı bekliyorsanız, Murphy gibi düşünmeli ve hoşlandığınız kişinin karşınıza çıkmayacağını, çıksa bile sizden hoşlanmayacağını aklınıza sokmalısınız.
O arabesk ' Benim sevdiğim beni sevmez, beni seveni ben sevmem ' yorumu hiç bu denli anlam kazanmamıştı. Haa, hala bir umudunuz varsa da bol bol espri yapın ve küçük jestlerde bulunun, yapamıyorsanız da tüm günü uyuyarak geçirin çünkü onun gözünde başkası vardır. Umutlanmayın ve beklemeyin, yoksa siniriniz bozulur.
Eğer rüyalarınızda kırmızılar içinde danseden güzel bir kadın görüyorsanız ve market sırası, yüzme havuzu, metro durağı gibi alakasız bir yerde onunla karşılaşmayı bekliyorsanız, Murphy gibi düşünmeli ve hoşlandığınız kişinin karşınıza çıkmayacağını, çıksa bile sizden hoşlanmayacağını aklınıza sokmalısınız.
O arabesk ' Benim sevdiğim beni sevmez, beni seveni ben sevmem ' yorumu hiç bu denli anlam kazanmamıştı. Haa, hala bir umudunuz varsa da bol bol espri yapın ve küçük jestlerde bulunun, yapamıyorsanız da tüm günü uyuyarak geçirin çünkü onun gözünde başkası vardır. Umutlanmayın ve beklemeyin, yoksa siniriniz bozulur.
17 Haziran 2009 Çarşamba
Bu sabahların bir anlamı olmalı...
Güneş semti aydınlatıyor ve semt uyanıyor. Değişen hiçbir şey yok. Kalp ve beyin birbiriyle hala meydan savaşı yapıyor, uykusuzluk yerini yavaş yavaş uykuya bırakıyor, 27. yaş süratle yaklaşıyor. Her şey aynı...
Acaba bu gerçekleşmeyen hayallerden, heyecandan uzak sabahlar anlamsız kalmaya devam edecek mi? Güneş ışığı anlamsızlıkların, çelişkilerin ve saçmalıkların sabahlarına mı doğacak hep?
Bekleyip göreceğiz.
Acaba bu gerçekleşmeyen hayallerden, heyecandan uzak sabahlar anlamsız kalmaya devam edecek mi? Güneş ışığı anlamsızlıkların, çelişkilerin ve saçmalıkların sabahlarına mı doğacak hep?
Bekleyip göreceğiz.
16 Haziran 2009 Salı
Servet Çetin

Geçen sezon Galatasaray' da formasının hakkını tam anlamıyla veren 4 isim vardı. Harry Kewell, Milan Baros, Arda Turan ve sakatlandığı süreye dek Servet Çetin...
Galatasaray' da eksilmeye başlayan mücadele ve hırsın son bayraktarları bu isimlerdi. Genel görüşe göre ' Bu oyuncular takımda kalmalı, 7 savaşçı daha alınmalıydı. '
Servet Çetin' in Marsilya' ya transfer olacağı iddia ediliyor. Görüşmeler kıran kırana devam ediyor deniyor. Peki Galatasaray Yönetimi Servet Çetin' i Fransızlara gönderirse boşluğunu doldurabilecek mi? Savaşçılardan birinin daha eksileceğini düşünüyor mu?
Açıkçası Riijkard gibi kariyerli bir teknik direktöre takımı emanet ederken Servet' in transferini söz konusu hale getirmek son derece garip...
Mehmet Topuz hakkında

Bu konu hakkında yazmayı uzun süredir düşünüyordum, kısmet bugüneymiş.
Bence, bu işte haklı olan kimse yok. Herkesin bir nebze de olsa hatası var. Hem futbolcusunun fikrini almadan onun bonservisini başka bir kulübe veren Kayserispor' un, hem futbolcu ile konuşmadan, ne düşündüğünü öğrenmeden onun bonservisini alan Fenerbahçe' nin, hem de kulüple irtibata geçmeden sözleşmeli futbolcuyla protokol yapan Beşiktaş' ın...
Bir adam düşünün, hırslı ve teknik bir orta saha oyuncusu... Anadolu takımlarından birinde yıllardır istikrarla görev yapıyor. Transfer dönemi başladığındaysa ' Ben Beşiktaşlıyım ' diyor. Beşiktaş Forması giyip fotoğraf çektiriyor, o arada Fenerbahçe araya giriyor, ' Mehmet Topuz' un transfer hakları bizdedir, ya Kayserispor' a döner ya bizde oynar. ' diyor - Fenerbahçe Başkanının bu bildik tavırları da başka bir yazı konusu elbette - , eski bir Galatasaray Yöneticisi de çıkıp ' Mehmet Topuz bize Galatasaraylı olduğunu söylemişti ' diyor.
Belirsizliğin ardından malum şahsın Kayseri' ye gidip Mehmet Topuz' u alması ve bir dünya starı almışçasına ona stadyumda imza attırması söz konusu... ' Bir gün herkes Fenerbahçeli olacak ' şapkasını giyerek tuttuğu 3. takımı da özetliyor genç orta saha oyuncusu.
Mehmet Topuz gelecek sezondan itibaren Fenerbahçe' de oynayacak ancak her asist yaptığında, her gol attığında Fenerbahçe Taraftarı önce düşünecek sonra da alkışlayacak. Keşke bunların hiçbiri olmasaydı...
Şimdi başka bir açıya dönelim. İtalya' nın x kulübündeki genç orta saha oyuncusu ile Milan anlaşıyor, bonservisini Juventus alıyor. Sizce böyle bir şey olur muydu?
Sigara yasağı
Temmuzdan itibaren kapalı mekanlarda sigara içme yasağı gibi anlaşılması zor bir uygulama başlayacak. Bana göre sigara yasağı, insanların tercih özgürlüğüne indirilmiş bir darbedir. Eğer bir insanın sigara içmeme özgürlüğü varsa, bir başkasının sigara içme özgürlüğü saygıyla karşılanmalıdır.
Uygulanıp uygulanmayacağı, tutup tutmayacağı umrumda değil... Benim itiraz ettiğim konu, halkın fikri alınmadan, çeşitli çevrelerin baskısıyla böyle bir yasağın başlayacak olması... Televizyonlarda gözümüze gözümüze sokulan konuyla ilgili reklamlar da artık iyice kabak tadı vermeye başladı.
Bir de olayın başka yüzü var. Gece geç saatlere kadar çalışan insanların kar altında sigara içtiği bir görüntü, kış aylarında... Afedersiniz ama bana çok saçma geliyor bu yasak.
Uygulanıp uygulanmayacağı, tutup tutmayacağı umrumda değil... Benim itiraz ettiğim konu, halkın fikri alınmadan, çeşitli çevrelerin baskısıyla böyle bir yasağın başlayacak olması... Televizyonlarda gözümüze gözümüze sokulan konuyla ilgili reklamlar da artık iyice kabak tadı vermeye başladı.
Bir de olayın başka yüzü var. Gece geç saatlere kadar çalışan insanların kar altında sigara içtiği bir görüntü, kış aylarında... Afedersiniz ama bana çok saçma geliyor bu yasak.
26
26 sayısının ifade ettiği birkaç şey var. Eskişhir' in plakası ve Aydın Yılmaz' ın Galatasaray' da giydiği forma numarasının dışında dünya üzerinde bulunduğum sene sayısı.
Geç bir yaş değil ancak erken olduğu da söylenemez. Hele benim gibi açık öğretimin okumak için zerre heyecan bırakmadığı, aşık olduğu güzeller güzeli insanı aptalca bir hatayla kaybetmiş, bir daha asla göremeyecek ve tüm hayallerini görmezden gelmeye başlamış biri için tam anlamıyla arada kalmışlık göstergesidir.
Korkuyorum. Sürekli karşıma, hem de nasıl, nefret ettiğim matematiği çıkartan sistemden, sadece kendilerini düşünüp tüm güzellikleri sömüren toplumdan, her şeyi bildiğini zannedip çevresine mürit toplarmış gibi havalara giren yalancı poeygamberlerden korkuyorum.
Heyecanım tükendi. Ne yapacağıma dair en ufak planım yok. Zaten plan yapmayı hiç sevmem. Yine de insanla dalga geçen sırnaşık umut belki yeni bir kapı açar benim için.
Geç bir yaş değil ancak erken olduğu da söylenemez. Hele benim gibi açık öğretimin okumak için zerre heyecan bırakmadığı, aşık olduğu güzeller güzeli insanı aptalca bir hatayla kaybetmiş, bir daha asla göremeyecek ve tüm hayallerini görmezden gelmeye başlamış biri için tam anlamıyla arada kalmışlık göstergesidir.
Korkuyorum. Sürekli karşıma, hem de nasıl, nefret ettiğim matematiği çıkartan sistemden, sadece kendilerini düşünüp tüm güzellikleri sömüren toplumdan, her şeyi bildiğini zannedip çevresine mürit toplarmış gibi havalara giren yalancı poeygamberlerden korkuyorum.
Heyecanım tükendi. Ne yapacağıma dair en ufak planım yok. Zaten plan yapmayı hiç sevmem. Yine de insanla dalga geçen sırnaşık umut belki yeni bir kapı açar benim için.
15 Haziran 2009 Pazartesi
Zalim zamanlar...
Güneş ışığı her zaman aydınlık bir kenti ve gülen insanları resmeden usta bir sanatçı değildir. Aslında karanlıklara saklananların maskesidir.
İnsanlar şeffaf değildir, ruhlarını göremez, beyinlerini okuyamazsınız. Bazıları rutinden sıkılmış, anlamını kaybetmeye başlamış, bazıları düzenin zincirlerinden biri olmuş, bazıları hayallerin öldüğünü anlamıştır.
Tahtı arzulayıp kendi kendisinin kuluna dönüşenler bilge zannedilir insanlar arasında. Sessizlik arayanlar, korkak zannedilir çünkü çoğu kişi için ilgi çekmek ve gösteriş yapmak normaldir. Günüzümüzde soğuk espriler yapmadan, bir başkası olmaya çalışmadan, kibirli olmadan özgüveninizi kazanamaz ve aşık olamazsınız. Haksızlık etmeyelim, bazı insanlar vardır, onlar insanın sözlük anlamıdır, işte o yüzden hayat bu insanlara zalim zamanları takdim etmiştir.
Unutuş ve öfke, perçemleri alnına düşen ve sakince tebessüm eden güzel bir kızın yüzünde, cepleri parayla şişmişlerin ölçüsüz kahkahalarında, çağın en ciddi tehlikelerinden biri olan egoizmde varolur.
İnsanlar şeffaf değildir, ruhlarını göremez, beyinlerini okuyamazsınız. Bazıları rutinden sıkılmış, anlamını kaybetmeye başlamış, bazıları düzenin zincirlerinden biri olmuş, bazıları hayallerin öldüğünü anlamıştır.
Tahtı arzulayıp kendi kendisinin kuluna dönüşenler bilge zannedilir insanlar arasında. Sessizlik arayanlar, korkak zannedilir çünkü çoğu kişi için ilgi çekmek ve gösteriş yapmak normaldir. Günüzümüzde soğuk espriler yapmadan, bir başkası olmaya çalışmadan, kibirli olmadan özgüveninizi kazanamaz ve aşık olamazsınız. Haksızlık etmeyelim, bazı insanlar vardır, onlar insanın sözlük anlamıdır, işte o yüzden hayat bu insanlara zalim zamanları takdim etmiştir.
Unutuş ve öfke, perçemleri alnına düşen ve sakince tebessüm eden güzel bir kızın yüzünde, cepleri parayla şişmişlerin ölçüsüz kahkahalarında, çağın en ciddi tehlikelerinden biri olan egoizmde varolur.
Magnificent Seven ve değerler üzerine

Magnificent Seven, cesaretin öyküsüdür. 1960 yılında çekilen filmi John Sturges yönetmiş, Hollywood Efsaneleri Yul Brynner, Eli Wallach, Steve McQueen ve Charles Bronson yapımı ölümsüzleştirmiştir.
Konuya gelirsek, küçük bir Meksika Kasabası Calvera ( Eli Wallach ) adı verilen haydutun başını çektiği çeteden bunalmıştır. Çareyi, vahşi batının önemli silahşörlerini davet etmekte bulurlar. 7 cesur adam, Chris Adams ( Yul Brynner ) önderliğinde cephanelerinin sonuna dek köyü savunur ancak cesaret yeterli değildir, sonunda teslim olmak zorunda kalır. Calvera şaşkındır, kocaman çetesi 7 adam karşısında resmen dağılmıştır. Sorar: ' Bu köylüleri savunmak yerine neden bana katılmadınız? Ben zenginim, onların verdiği ne ki? '
Grubun bilge adamı Vin ( Steve McQueen ) sakince cevap verir: ' Bir gün sağa sola bakınırken bir adamın tabana kuvvet bir kaktüse koştuğunu gördüm, neden böyle yaptığını sordum, o an için iyi bir fikir gibi geldiğini söyledi. ' Calvera onları geri gönderir ancak cesaret ölmemiştir, silahşörler sözlerini tutmak için geri döner, Calvera ve çetesine ağır bir darbe indirir. Filmin en ilgi çekici kısımlarından birinde, Calvera, Chris Adams' ın tabancasından çıkan kurşunla yere yığılır ve şaşkınlıkla sorar: ' Neden? Tüm bu çabanız neden ? '
' Çünkü ' der Vin ' Cevap oralarda bir yerlerde... '
Yedi silahşörün cesaret ve onur yüklü yolculuğu, aranan anlamı kastetmektedir. Günümüzün siyaset, para ve suç üçgeninde gitgide eriyen dünyasında artık iyice silinmekte olan anlamı...
İnsanlar artık sabah işe gidip akşam eve gelmek rutininin değişmez bir parçası oldu. Onlar, bazı komşularının ismini bilmiyor. Geceleri sokaklarda yürümek tehlikeli, yalnız dolaşmak afili delikanlılarca bir meydan okuma olarak algılanıyor. Recep İvedik ve Polat Alemdar' ın çocuklara örnek olduğu, küfrün artık hayatın alışılagelmiş bir simgesi haline geldiği bir ülkede yaşıyoruz.
Oysa, çok değil, kısa süre önce, bir yerlerde değerler yaşıyordu. Onur, saygı, sevgi, cesaret ve daha nicesi... Eğer bugün başımızı önümüze eğip yürüyorsak, 1000 kişi karşısında cesaretini kaybetmeyen 7 cesur adam gibi değerlerimizi savunmuyorsak, sorunu başka yerde değil, bir yabancıda değil, öncelikle kendimizde aramalıyız.
Nasılsın?
Bu soruya cevap vermekten sıkıldım artık. Cevap versen kendine yalan söyleyeceksin, cevap vermesen nezaketsizlik olacak.
İşim gereği bu soruyu günde bir sürü kez cevaplamak zorunda kalıyorum. Gülümseyerek takılmış plak misali ' İyiyim ' diyorum. ' İyiyim ' derken içimde volkanlar patlıyor oysa ki.
İnsanın hayatında heyecan söz konusu olmadığında böyle oluyormuş. Oysa eskiden çok güzel resimler yapar, çok güzel yazılar yazardım. Lise döneminde, sınıfta tek öğrenciyi yetenekli olarak gören resim öğretmenim, Allah rahmet eylesin, sayesinde resimden soğudum. Yazıyla aram ne zaman bozuldu? Bilemiyorum. Belki sabırsızlığımdan dolayı hemen iyi eserler vermek istedim.
Farkına vardığım iki şey var: Büyük abilerin dünyasında yeteneksiz biri olduğum ve 30 yaşından sonra birinin emrinde çalışamayacağım...
Umutsuzum. Mutlu olmakla umutsuz olmak ince bir çizgide kesişebilir. Yüzünüz gülerken içinizde sürekli bir şeyler yanar. Demek ki ne yapıyoruz? Aşksız, umutsuz, üniversitesiz bu dünyada umut etmeden ama başkasının robotu olmadan yaşamaya çalışıyoruz.
İşim gereği bu soruyu günde bir sürü kez cevaplamak zorunda kalıyorum. Gülümseyerek takılmış plak misali ' İyiyim ' diyorum. ' İyiyim ' derken içimde volkanlar patlıyor oysa ki.
İnsanın hayatında heyecan söz konusu olmadığında böyle oluyormuş. Oysa eskiden çok güzel resimler yapar, çok güzel yazılar yazardım. Lise döneminde, sınıfta tek öğrenciyi yetenekli olarak gören resim öğretmenim, Allah rahmet eylesin, sayesinde resimden soğudum. Yazıyla aram ne zaman bozuldu? Bilemiyorum. Belki sabırsızlığımdan dolayı hemen iyi eserler vermek istedim.
Farkına vardığım iki şey var: Büyük abilerin dünyasında yeteneksiz biri olduğum ve 30 yaşından sonra birinin emrinde çalışamayacağım...
Umutsuzum. Mutlu olmakla umutsuz olmak ince bir çizgide kesişebilir. Yüzünüz gülerken içinizde sürekli bir şeyler yanar. Demek ki ne yapıyoruz? Aşksız, umutsuz, üniversitesiz bu dünyada umut etmeden ama başkasının robotu olmadan yaşamaya çalışıyoruz.
14 Haziran 2009 Pazar
Umurumda değil
Stephen King' in romanından uyarlanan, Frank Darabont' un yönetmenliğini yaptığı, başrollerinde Tim Robbins ve Morgan Freeman' ın ustalıkla yer aldığı The Shawsank Redemption filminin bir sahnesinde, Red, 3. kez şartlı tahliye kurulunun karşısına çıkar.
- Benden ne öğrenmek istiyorsun genç adam? Islah olup olmadığımı mı? Yıllardır buradayım ve ne bir kavgaya giriştim, ne bir olay çıkardım. Evet, ıslah oldum ve toplum için artık tehdit değilim. Yine de kimin umrunda? Bas reddi gitsin!
Bu sözlerinden sonra Red şartlı tahliye edilir, özgürlüğüne kavuşur. İnanmıştır o, değerlerine bağlı kalmış, iyi niyetli biçimde yaşamıştır.
Ortaokuldan mezun olup liseye geçtiğimiz dönemde hala tazeliğini koruyan hayallerimiz vardı. Bizleri canlı tutardı onlar, bize güç ve cesaret verirdi. Ne olduysa kanunen büyüdüğümüze karar verildikten sonra oldu. Önümüze tonlarca sevmediğimiz ders, kibir ve zorunluluk serildi.
Anladık ki, çalışmak ve istemek yetmiyor. Tüm o ciddi bölümlerin kapısını matematik denen sevimsiz ders kilitlemişti.
Anladık ki, aşık olmak yetmiyor, aşık olduğumuz kızlar bize bakmıyordu, bize bakanlaraysa biz gözlerimizi çevirmiyorduk.
Anladık ki, üniversite için askerlik belgesi almak için gittiğimiz şubede, memurun bize bağırma hakkı vardı.
Biz, asla biz olamamıştık. Bir tek temiz dünyamız kalmıştı, o da hayallerimizin yaşamaya çalıştığı bir coğrafyaydı. Sevimsiz dünyada ise, statüsüz, aşksız, hayalsiz birer robottuk. ' Umurumda değil ' demeyi öğrettiler bize, gözlerimizin doya doya izlediği hayatın renklerini yutan tüm sevimsizlere çok teşekkürler (!)...
- Benden ne öğrenmek istiyorsun genç adam? Islah olup olmadığımı mı? Yıllardır buradayım ve ne bir kavgaya giriştim, ne bir olay çıkardım. Evet, ıslah oldum ve toplum için artık tehdit değilim. Yine de kimin umrunda? Bas reddi gitsin!
Bu sözlerinden sonra Red şartlı tahliye edilir, özgürlüğüne kavuşur. İnanmıştır o, değerlerine bağlı kalmış, iyi niyetli biçimde yaşamıştır.
Ortaokuldan mezun olup liseye geçtiğimiz dönemde hala tazeliğini koruyan hayallerimiz vardı. Bizleri canlı tutardı onlar, bize güç ve cesaret verirdi. Ne olduysa kanunen büyüdüğümüze karar verildikten sonra oldu. Önümüze tonlarca sevmediğimiz ders, kibir ve zorunluluk serildi.
Anladık ki, çalışmak ve istemek yetmiyor. Tüm o ciddi bölümlerin kapısını matematik denen sevimsiz ders kilitlemişti.
Anladık ki, aşık olmak yetmiyor, aşık olduğumuz kızlar bize bakmıyordu, bize bakanlaraysa biz gözlerimizi çevirmiyorduk.
Anladık ki, üniversite için askerlik belgesi almak için gittiğimiz şubede, memurun bize bağırma hakkı vardı.
Biz, asla biz olamamıştık. Bir tek temiz dünyamız kalmıştı, o da hayallerimizin yaşamaya çalıştığı bir coğrafyaydı. Sevimsiz dünyada ise, statüsüz, aşksız, hayalsiz birer robottuk. ' Umurumda değil ' demeyi öğrettiler bize, gözlerimizin doya doya izlediği hayatın renklerini yutan tüm sevimsizlere çok teşekkürler (!)...
13 Haziran 2009 Cumartesi
Bekleyenler...
Başlarda hayaller kurardık, çocuktuk o zamanlar, aklımıza büyüklere özgü tonlarca şey girmemişti daha. Büyümeye başlamıştık ama topların peşinde, üstümüz başımız çamur olurken, Barış Abi ' Domates, biber, patlıcan ' diye bağırırken hala hayatın güzel yerlere gideceği konusunda büyük umutlarımız vardı.
Sonra büyüdük. Beklentilerimiz arttı. Çevremizde bir sürü çift göz bize çevrilmiş, ne yapacağımızı bekliyordu. Diğer annelerin bakışları tepedendi artık, meğer onların çocukları daha iyi okullarda okumalıymış, meğer rekabet varmış. Bizi anlamadılar, sevmek, saymak, sevilmek, sayılmak istediğimizi anlamadılar. Hepsi büyük adamlardı ancak onlara başka türlü öğretilmişti. Onlar kazanmalıydı, parası olan, arabası olan, gücü olan hakim olurdu. O yüzden Nietzsche' yi de anlayamadılar, Zerdüşt' ü de.
Yaş ilerledikçe hayallerimizin buz gibi gerçeklerce katledildiğini gördük, aşkların şans işi olduğunu anladık, sevilmedik, o yüzden de sevmek istemedik. Acaba gecenin bir yarısı o yüzden mi uyanıktık? O yüzden mi neskafelere, sigaralara sığınıp anksiyete krizlerine kapıyı ardına kadar açtık?
İçimizde bir şeyler bittiğinde toplum hala koşuşturuyordu, ne yavru kedi umurlarındaydı, ne beyaz tenli güzel kız ne de keskin kokulu beyaz gül.Bizi sessizliğe ittiler çünkü onlar gibi biçimsiz kahkahalar atamadık. Bir yaz gecesinde sessizliğin devamını dinlerken bekleyenlere katıldık.
Sonra büyüdük. Beklentilerimiz arttı. Çevremizde bir sürü çift göz bize çevrilmiş, ne yapacağımızı bekliyordu. Diğer annelerin bakışları tepedendi artık, meğer onların çocukları daha iyi okullarda okumalıymış, meğer rekabet varmış. Bizi anlamadılar, sevmek, saymak, sevilmek, sayılmak istediğimizi anlamadılar. Hepsi büyük adamlardı ancak onlara başka türlü öğretilmişti. Onlar kazanmalıydı, parası olan, arabası olan, gücü olan hakim olurdu. O yüzden Nietzsche' yi de anlayamadılar, Zerdüşt' ü de.
Yaş ilerledikçe hayallerimizin buz gibi gerçeklerce katledildiğini gördük, aşkların şans işi olduğunu anladık, sevilmedik, o yüzden de sevmek istemedik. Acaba gecenin bir yarısı o yüzden mi uyanıktık? O yüzden mi neskafelere, sigaralara sığınıp anksiyete krizlerine kapıyı ardına kadar açtık?
İçimizde bir şeyler bittiğinde toplum hala koşuşturuyordu, ne yavru kedi umurlarındaydı, ne beyaz tenli güzel kız ne de keskin kokulu beyaz gül.Bizi sessizliğe ittiler çünkü onlar gibi biçimsiz kahkahalar atamadık. Bir yaz gecesinde sessizliğin devamını dinlerken bekleyenlere katıldık.
12 Haziran 2009 Cuma
Kayıp ruhlar
Onları herhangi bir yerde görebilirsiniz. Etten, kemikten, gülüşten ve yorgunluktan oluşan ruhlardır. Hepimiz gibidir, hepimizden farklıdır. Anlatmak isteyip de anlatamadıkları, bağıra bağıra anlattıkları ile bizden ayrılır hepsi.
Güneşin yuttuğu raylarda ilerlerken, bir metronun içinde, etrafa bakındığımızda, onları göreceğiz. Nefes alıp verişlerini duyacağız ve aklımızdan dudaklarına kelimeler oturtmak geçecek. Onları kendimize yakın hissedeceğiz, hatta bazılarının yüzünü sabaha kadar seyretmek isteyeceğiz. Tablodaki yerleri ne? Tabloyu yapan kim? Tüm bu insanlar nereden geliyor? Gittikleri yerde mutlu olacaklar mı?
Anonsları dinlemekten yorulduğunuzda, şarkınız bitip kulaklıklarınıza sessizlik çöktüğünde gözlerinizi ufuktan ayırmayın. Kayıp ruhların arasında kendinizi unutmamak için bir şeyler yapın. Gülümseyin, güzel bir kadına göz kırpın ya da çevreye dikkatle bakın. Belki de sıradaki ışık sizi aydınlatacak.
Güneşin yuttuğu raylarda ilerlerken, bir metronun içinde, etrafa bakındığımızda, onları göreceğiz. Nefes alıp verişlerini duyacağız ve aklımızdan dudaklarına kelimeler oturtmak geçecek. Onları kendimize yakın hissedeceğiz, hatta bazılarının yüzünü sabaha kadar seyretmek isteyeceğiz. Tablodaki yerleri ne? Tabloyu yapan kim? Tüm bu insanlar nereden geliyor? Gittikleri yerde mutlu olacaklar mı?
Anonsları dinlemekten yorulduğunuzda, şarkınız bitip kulaklıklarınıza sessizlik çöktüğünde gözlerinizi ufuktan ayırmayın. Kayıp ruhların arasında kendinizi unutmamak için bir şeyler yapın. Gülümseyin, güzel bir kadına göz kırpın ya da çevreye dikkatle bakın. Belki de sıradaki ışık sizi aydınlatacak.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)