30 Temmuz 2009 Perşembe

Elano Blumer Galatasaray' da!


Gecenin bir yarısı uykuya yaklaşan baygın gözlerle ekrana bakarken Uludağ Sözlük' te görüp başlığına tıkladığımda Galatasaray ile anlaştığını öğrendiğim, ardından Galatasaray' ın resmi sitesine baktığımda resmileştiğini farkettiğim transferin öznesi... Elano Galatasaray' da!
Hiç kuşkusuz, tabi Beşiktaş son bir hamleyle Quaresma' yı getirmez ise, bu sezonun en iyi transferi... Bir yandan da Fenerbahçeli fanatiklere acıyorum, Lincoln' e sataşırken karşılarında Elano' yu buldular. Neyse... Büyük ihtimalle zaten bu transferi kötü göstermeye çalışacaklar.
Elano hem orta sahada oyun kurucu görevinde, hem de kanatlarda oyunu rahatça yönlendirecek usta bir isim Galatasaray' a katıldı. Tebrikler Haldun Üstünel!

28 Temmuz 2009 Salı

Tatsız tuzsuz fanatikler

Zorbalar var, Kazancakis' in sanatına kazandırdığı anlamın çok ötesinde, zorlayıcı ve kaba. Argümanlarını nefretlerini kusmak için sergiliyor hepsi, klavyelerinden nefret dökülüyor. Belki de çok normal insanlar ama yazdıkları her entryde insanların saygı duydukları, taraftarı oldukları takıma laf atmayı marifet sanıyor hepsi. Biri onları eleştirdi mi samimiyetsiz ve deli oluyor.
Bunlardan biri de yaşı kemale ermiş, üst düzey bir işte çalışan, evli barklı biri... Çok sevgili çevresi de, fiillerdeki çok sesliliği bilmediklerinden olsa gerek, kendisinin randevu alınmadan görülemeyeceğini belirtiyor. Komik... Farklı değerlerden nefret eden bir fanatik ile aynı ortamda bulunmam bile çok komik, gereksiz... Atalarımızın değerli sözü geliyor insanın aklına: ' Akıl yaşta değil baştadır. '
Yaşı ve ünvanı ne olursa olsun, Uludağ sözlükte, moderasyonun müdahale etmediği, kendilerini küfür etmeden, ince ince eleştirenleri canını sıkmakla, kalbini kırmakla tehdit eden futbol fanatikleri yüzünden, futbol yazmanın eski tadı kalmadı ne yazık ki... Umarım gün gelir, zorbalar hesaplarını da alır gider, ağız tadıyla futbol sohbeti yaparız, doya doya.

Her an tedirgin?

Criminal minds... Law and order special victims unit... Law and order criminal intent... Csi Las Vegas... Profiler... Zevkle izledim hepsini, birbirinden ayıramayarak. Bu diziler bana iki şey öğretti, iyi zaman geçirmemin yanısıra, dünyanın kötü bir yer olduğunu ama kötülüğün yayılmasını istemeyen iyilerin de olduğunu.
O tüyler ürpertici seri katillerin, iğrenç tacizcilerin, kabadayıların, serserilerin arasında iyi bir şeyler yapmak için mesai ve çaba harcayan insanlardan biri olarak hayal ederim kendimi zaman zaman. Her an tedirgin ama asla vazgeçmeyen... Acaba o yüzden mi egoistlerin dünyasında empati kurmaya çalışıyorum? Acaba o yüzden mi çevremdeki herkesin mutlu olmasını istiyorum, çelişkileri kabullenip zaman zaman kendimi unutuyorum?
Bilmiyorum ama her zaman yapılması gereken iyi bir şeyler olduğunu biliyorum. Canavar ve kötü karanlığı sevse de, üstünde birkaç çift göz hissetmeli, egoistin elinden bir şeyler almalı ki eşitlik anlam kazanmalı... Farklı, deli, samimiyetsiz olarak niteleyen laf ebelerinin toprağında yüksek sesle konuşmak ne büyük mutluluk, aslında her şeyi görmek için çaba göstererek...

24 Temmuz 2009 Cuma

Yaş ilerledikçe ve beklentiler gerçekleşmedikçe, insan çevresinde sahneye konan oyunu daha net farkedebiliyor. Umutlar, hayaller, istekler gerçekle çakışmayınca geriye kalan sadece hayalkırıklığı, burukluk, güvensizlik ve yorgunluk oluyor.
Tartışmalı yasaklar ve zirveye tırmanan egoizmin arasında, saklanacak, nefes alacak, sessizlikle bütünleşilebilecek bir yer arıyor insan. Kontrolün elinde olmasını, huzuru bulmayı istiyor. Sıfır düşünce... Sıfır istek... Sıfır plan... Aslında plan yapmazken bile alışkanlıklarımız sayesinde planın kıyısında dolaşırken, kaçışlar sayesinde planlardan ve hedeflerden, geçici süreliğine de kurtulabiliyoruz. Hayat sonsuza kadar sessiz ve tepkisiz sürmez, insana espri yapmayı da pek sever. O yüzden hayatın sessiz bir kıyısında, birkaç gün geçirmek çok önemlidir. Biraz olsun kafayı toparlamak, onların arasında sessiz kalıp huzuru beklemek...

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Yorgunluk...

Uludağ sözlük... Üç seneden bu yana yazıyorum bu platformda. Ne yazık ki 3 sene içinde çok şey değişti. Eskiden Krmyrdsn gibi adam gibi Fenerbahçeliler ile öyle güzel sohbetler ederdik ki... Şimdi karşımızda sadece hırçın fanatikler kaldı, özel mesajdan tehdit etmeyi marifet sanan.
Öyle çok şey yüklediler ki sırtıma, kendimi bir hain, bir pislik gibi hissettiğim bile oldu. Kendimi açıklamak zorunda değilim, biraz çaba gösteren tanımıştır beni. Ağız tadıyla yazmaktı isteğim, onu da çok gören tüm sevimli fenerbahçe fanatiklerine teşekkür ederim(!).

17 Temmuz 2009 Cuma

İlk maçın ardından...


Sezonun ilk resmi maçı, 1-1' lik beraberlikle geride kaldı. Galatasaray, genç ağırlıklı kadrosuyla Kazakistan' da sahne alırken, Rijkaard' ın yerleştirmeye çalıştığı sisteme henüz futbolcuların çoğunun hazır olmadığı gözlendi. Önde basan ve sert oynayan rakip karşısında Galatasaray zaman zaman yılgınlık gösterirken, ikinci yarıda tek pozisyonda Arda ve Baros altın değerinde bir golle Ali Sami Yen' e takımlarının avantajlı dönmesini sağladı. Bu gol çok önemliydi. Belki çoğu kişi için kötü giden bir maçın tesellisi, tur ümidinin devamı niteliğini taşısa da, Baros' un golü Rijkaard' ın sistemi için biraz daha zaman verdi.
Yakında lig başlıyor, aksilik olmazsa Avrupa ve kupada da top koşturacak sarı kırmızılı kadro. Oynanacak sistemde ileri uçta golcüler hazır gibi: Kewell sol tarafta, Baros ortada, Keita sağ tarafta hücuma çıkacak ve gol arayacak. Dünkü maç gösterdi ki, ileri uç için gereken derinlik oluşturulmalı, ya Baros ayarında genç bir isim alınmalı ya da Nonda küstürülmeyip takımda tutulmalı, morali yükseltilmeli.
Orta saha ve defans dağınık görünüyor. Yapıcı ve pres yapan oyuncu aranıyor. Ayhan zamanla formunu bulursa bu sıkıntı bir nebze çözülebilir ancak yanındaki isim de en az onun kadar ısıran, iki yönlü oynayabilen bir isim olmalı. Bu yüzden de Linderoth ilk 11' e alıştırılmalı, özellikler İsveçli ön liberoda mevcut. Eğer sabır gösterilirse, Ayhan ile savaşan bir orta saha oluşturabilir. Önlerinde yer alacak Arda' nın alternatifi Aydın gibi gözükse de, Emre Çolak daha hevesli bir hava yakaladı.
Defans en başta gelen sorun... Hızlı hücumculara karşı sıkıntı yaşayabilir. Bu yüzden aynı tip stoperler Servet ve Gökhan' dan birinin yanına onlara nazaran kısa ama daha süratli bir isim monte edilmeli. Sağ bekteki sıkıntı Uğur Uçar, sol bekteki sıkıntı Hakan Balta' nın dönüşüyle zamanla unutulacaktır. Yine de takım içinden ya da takviyeyle bu bölgelerden birine bir futbolcu gelmesi iyi olur.
Geniş açıdan bakıldığında, Galatasaray Kadrosu ve Rijkaard, birbirlerini tanımaya çalışan ve aynı evde yaşayan iki yabancıya benziyor. Eğer birbirlerine kulak verir ve sabır gösterirse ikisi de kazançlı çıkar. Elbette taraftarlar da sabrını koruyup desteğini sürdürmeli...
Son olarak, Galatasaray' ın Ali Sami Yen' de daha çok as futbolcuyla daha disiplinli oynayarak kazanacağını tahmin ediyorum. İkinci bir Tromsö' ye gerek olmadığını onlar da biliyor.

16 Temmuz 2009 Perşembe

Karanlık şövalye

Amacının ne olduğunu bilmez zannedilir hep. Görüntüsü, rüzgarın sürüklediği bir yaprak gibidir. O derece hüzünlü ve zayıf görünür. Yakından bakıldığında sert bir şeyler taşıdığı belli olur oysa, gözlerinin altındaki siyaha çalan çizgilerde, çatık kaşlarında, gözbebeklerinin derinliklerinde anlam arayan bir şeyler vardır.
Uykusuz geceler geçirmiştir, hata yapmıştır, kalp kırmıştır, terketmiştir, terkedilmiştir. Ama asla hayatı ve insanları sevmeyi bırakmaz, belki kendini tüm aksiliklere karşı sert bir ifade zırhının ardına gizlemiştir ama bu korumanın tek amacı hayata devam etmektir. Yoksa şövalye ünvanını boşa taşımış olur.
Süslü ve zengin giyinmez o, herkes gibidir, metroda bacak bacak üstüne atarak oturan yabancı, pazar torbaları taşıyan yaşlı amca, uzaklara dalıp gitmiş dalgının içinde, kalbindedir. Yer ve yön duygusundan, geçmişten ve gelecekten bağımsız, şimdinin aşkını cesaretle taşır. Umut eder ancak umudun kendisine hükmetmesine izin vermez. Bilir ki güç mütevazilik olmazsa kibri davet eder.

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Aşk

Nereden ne zaman geleceği belli olmaz. Kime karşı patlayacağı belli olmayan sönmüş bir volkandır aynı zamanda. İnsanın aşkı araması fayda etmez, aşk onu bulur. En zor ve ümitsiz şartlarda kapıyı çalan, tüm görkemi ve şıklığıyla odur. Güzel ama zor beğenen bir kadındır o, sigarasını öyle tüttürür ki göz gözü görmez, aşk atmosferi bulutlanır ve duygular ciddi biçimde gölgelenir.
Uzak iklimlerde yaşar aşk, oysa bir o kadar da yakındır. Tercihlerin ve beğenilerin şekillendirmesi zordur aşkı, dört dörtlük hayaller her ne kadar kalbe enerji katsa da, gerçek aşk ile uyuşmaz, hayaller kadar parıltılı olmaz.
Birinin gözlerine baktığınızda gözlerinizi çekemiyorsanız, o da çekemiyorsa, onu daha çok merak ediyorsanız, en alakasız biçimde aklınıza geliyorsa... O zaman aşklar diyarına hoşgeldiniz!